RSS

Diş Perisi Uğradı

Diş perisi biz kurban bayramı için Adana'dayken uğramış. Motorlu bir diş fırçası getirmiş. Üzerinde denizkızı prenses Ariel var.

Denizkızı Ariel, Duru için önemli bir karakter aslında. Bezi bırakmakta ağırdan alan Duru için bir hedefti Ariel. Annesine Ariel oyuncağını aldırdı ancak oyuncak kendisine verilmedi. Oyuncak altı-yedi ay boyunca aynı dolapta bekledi. Ara sıra Duru annesinden oyuncağı göstermesini istedi. Annesi oyuncağı gösterdi ama tuvaleti kullanana, bez bırakılana kadar oyuncak kendisine verilmedi. Tuvalet işi tamam olduğu an bebek senindir denildi kendisine. Sızlansa da geri adım atılmadı. Çok da isyan etmedi ama. Akıllı bir insandır çünkü Duru.

Bir gün, artık 2,5 yaşı civarındayken, bez haricinde bir yere yapmaya karar verdi. İşlem bitince tuvaletten çıktı, hiç bir şey demeden bebeğin olduğu dolabın önüne gitti. Parmağı ile dolabın üst rafını, bebeğin bulunduğu gözü gösterdi. Ağzından sadece iki kelime çıktı: "Anne, bebek!"

Bebek anında indirildi, kutusu açıldı, lastikler söküldü, açığa çıkarıldı. Duru başarmıştı.

Şimdi diş perisi Ariel'li fırçayı bıraktı ona. Duru'nun bir endişesi daha vardı. Bir arkadaşının da dişi düşmüştü, Allah bilir artık kaçıncı dişiydi, Peri ona, aldığı diş karşılığında sadece 10 lira bırakmıştı. Duru periyi pek fakir bulmuştu.

Motorlu fırçayı gören Duru bir oh çekti: "İyi bari, Peri fakir değilmiş!" dedi.






Diş Gitti!

Alt ön dişlerden sağdaki yerini terk etti. Geçen hafta Nazife'nin bir gece yarısı operasyonu ile ait olduğu yerden alındı, IKEA'dan ta ne zaman aldığımız bir parmak kuklanın içine konularak yastığın kılıfının içine konuldu.

Şimdi Diş Perisi'nin bir hediye getirmesini bekliyoruz. Duru Diş Perisi'nden Ever After High çizgi filmi temalı bir günlük istiyordu. Lakin günlük bir türlü peri tarafından getirilmiyordu. Duru bu konudan şikayetçiydi. Peri ne zaman getirecek acaba deyip duruyordu. Acaba Diş Perisi gerçekte yok muydu? Eğer gerçek değilse Eda'ya nasıl hediye getirmişti. Yok olan bir şey nasıl hediye getirebilirdi ki?

Ben konuya bu noktada müdahil oldum.

"Diş Perisi'nin zeki bir peri olduğuna dair hemfikir miyiz" dedim Duru'ya. "Elbette" dedi. Perilerin aptal olduklarını düşünmek bil çok saçma olur gerçekten, Duru haklı. "Peki" dedim, "sen okuma biliyor musun?" "Evet" dedi. "Peki yazma?" "Pek değil." "Tamam, peki senin Peri'den beklediğin hediye nedir?" "Günlük." "Günlük demek başından geçenleri, hislerini, ümitlerini bir yere yazmak demektir. Sen yazamadığına göre ve Peri de zeki olduğuna göre, Peri'nin sana günlük hediye etmesi kadar saçma bir şey olamaz. Demek ki Peri sana yazmayı öğrendiğinde günlük getirecek. Şimdilik başka bir şey getirecektir sanıyorum."

Duru'nun aklına yattı. Şu an günlük beklemiyor Peri'den. Ama aklında başka bir şey yok. Duru'nun güneş sistemine ve uzaya karşı ilgisi var. Belki de bununla alakalı bir şeyler getirir Diş Perisi...

Yüzmeye başladın annem:))

Güzel gözlüm artık yüzüyorsun:) 25/04/2015'te anaokuluna birlikte gittiğiniz(Selahattin dede servisinden arkadaşın) Aysu'nun annesi Ayfer(Otan) hanımın önerisi ile Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Doğa Koleji'nin havuzundaki kursuna başladın. 3 ay geçtikten sonra öğretmenin yüzebildiğini söyledi ancak senin kendini suya bırakacak cesareti göstermeni bekledik. Bunu Nina'na söylediğimde bana senin tam olarak yaptığına emin olmadığın işi yapmayacak yapıda olduğunu hatırlattı. Çünkü sen, yeni konuşmaya başladığın dönemde de, adını söylediğinde tam olarak anlamayıp adını "duygu" sananların sayısı artınca adını söylemeyi bırakmıştın. Sanırım benzer bir tepkiyi yüzme için de vermektesin. Bunu atlatabilmek için Nina'n bahçelerindeki havuza davet etti bizi, bahaneyle dört bacılar güne de başladık bu arada. Nina'nlara gittiğimiz gün suya girdiniz, çeşitli oyunlarla sana nefes yardımıyla suyun üstünde kalmayı, tedirgin olmadan kulaç atmayı, havuzun kıyısından suya kendini bırakmayı gösterdi ve yavaş yavaş yapmanı yani kendine ve yüzmene güvenmeni sağladı. Bundan sonraki ilk dersin 15.08.2015 günüydü ve kursta kıyıdan kendini suya atıp sudan çıkınca birkaç kulaç yüzmüşsün. Baban videonu gösterdi bana. Teşekkür olsun Nina'ya:)) Gurur duydum seninle annem. Yine on numara beş yıldız hareket yaptın. Seni seviyorum...

Kreiken!

Hayır, efsanevi deniz canavarı değil. Ankara Üniversitesi gözlemevinin adı. Bugün hem Duru hem de benim için bir ilk yaşandı. Biz hayatımızda ilk defa bir teleskop gördük. Teleskop dediysem Duru'nun tarifiyle bir yandan diğer yana gittikçe daralan silindir biçiminde olanlardan değil. Dev gibi olan, hatta kendine ait minik bir binası ve merceğinin etrafında hareketli kubbesi olan bir teleskoptan bahsediyorum.

Biz bu teleskoptan bir şeyler görmek için uzunca bir sıraya girdik. Neredeyse bir saat kadar bekledik. Teleskop kulübesine çıkıp dört - beş adımlık merdivenleri tırmanınca beklentilerimizle karşılaşamayacağımızdan korktuk. Çünkü hava bulutluydu ve Satürn bulutların ardındaydı.

Şansımız bu kadar kötü olamaz diye düşünürken bulutlar bir dakika kadar müsaade etti. İşte o arada biz mini minnacık bir satürn silüeti görebildik. Halkaları bile seçiliyordu.

Bunun yanısıra göktaşı yağmurundan bir iki meteor yanışı görme şansımız da oldu.

Duru halinden memnun ama yorulmuş, biraz da sıkılmış görünüyordu. Bu negatif etkilere rağmen keyif aldığını düşünüyorum. Yoksa az önce yatağa yatırdıktan sonra tekrar çıkıp, yanıma gelip teşekkür edip beni öpmezdi. Sanırım beni seviyor...

Nasıl Bir Öksürük?

Geçmedi. Ne kadar oldu, geçmedi. Hastalığa dair emareler ortadan yavaş yavaş kalktı ama öksürük, hem de "hönk hönk" bir öksürük yerleşti. Midesi bile bulanıyor Duru'mun, öksürürken.

Okulunu çok merak ettiğini söyledi, laf arasında. Bu mutlu edici. Umarım içine girdiği ortam onu hayal kırıklığına uğratmaz. Okulu sevmek hem kolay hem de zor. İşi kolaylaştıran arkadaşlar elbette. Bakalım nasıl arkadaşları olacak Durişko'mun?

Bir de, kısa süre de olsa, yemekten sonra bahçede, üzerime uzanarak gökyüzüne baktık. Meteor yağmuru var bugünlerde. Duru için bir tane yakalamak istedim ama maalesef denk gelmedi. Zaten çok uzun oturmadı hanfendi, sıkıldı. Canı sağolsun...

Diş, Yeniden...

Diş hediğinin üzerinden beş sene geçti. Etobur bireylerin dünyasına hoşgeldin demiştim. Artık tam bir insan olma yolundaki son adımı da atmıştı Duru böylece. Süt dişleri çıkmaya başlamıştı.

Şimdi o dişler görev sürelerinin sonuna gelmeye başlıyorlar. Alt ön dişlerden soldaki, sallanmaya başladı. Duru haberi telefonda verdi bana, "dişim sallanıyor baba" dedi.

Kendisi sallanan dişin ağrısını börek yerken diş etinin çizilmesine bağlamış, annesine durumu anlatmış. Annesi ağrıyan yerin sabah geçeceğini söylemiş, ancak sabah olmasına rağmen ağrı geçmemiş. Annesi dikkatli bir şekilde inceleyince dişlerden birisinde bir farklılık tespit etmiş ve dişin sallandığı ortaya çıkmış.

Hayatının yeni bölümüne hoşgeldin Duru'm. Büyüdükçe çocukluğa dair nesneler azalır, büyüklerin dünyasına dair şeyler doldurur oraları. Çocukluk, bir telafi ocağıdır. Hata yapma özgürlüğünü dolu dolu yaşanır. Süt dişlerine kötü mü baktın, olsun, vücudun sana yeni bir şans verecek. Bu sefer gelen dişlerine özenli baksan iyi edersin, bir ömür boyu seninle olacaklar bu dişler...

Büyümek, telafinin gittikçe zorlaştığı bir macera. Tüm hayatın sallanan ama düşmeyen dişlere olan endişen gibi sürsün. Bir an gelsin ve büyüklük hayatının olmazsa olmazları acı, keder, yalnızlık... süt dişleri misali kopsun gitsin senden...

Hayatının yeni dönemi hayırlı olsun kızım. Güzel gözlü, güzel gülen kızım benim...

Sudoku

Duru bugün ilk sudokusunu çözdü. Dörde dörtlük bir sudokuydu. Kuralları anlattım, çözdü.

Başka bir şeye ihtiyacım yok bugün. Milli piyango çıkmasa da olur.

Mutlu oldum çünkü...

Bu yazıyı sen de oku istedim:

Pek sevmem aslında annecim internette dolaşan yazıları, aslına bakarsan pek de okumam, hızlıca geçerim ama bu yazı dikkatimi çekti. Yazıyı okuyunca, sanki yüreğimden geçeni, sana karşı hislerimi, diyeceklerimi tam olarak ben gibi yazmış birisi(Uğur Gökbulut) dedim:)) Bloguna yazayım ki senin okumanı sağlayayım istedim. Şimdilik bu kadar diyeceklerim, seni seviyorum kuzummm

Babaannesinden Duru'ya Mesaj

Annemden Mavi'ye ithafen ilk sözlerini istediğimde Duru için de bir kaç cümle yazdı. Aşağıya ekliyorum...

Güzel Duru'm, ilk göz ağrım. Kalbimin yarısı. İlk torun sevgisini sen bize tattırdın. Çoook seviyorum seni kuzum, akıllı kızım. 

Biliyorum sen de kardeşini seviyorsun. Sana da bu yakışır. Çok sev kuzum, Mavi'nin sana ihtiyacı var. O doğunca sana olan sevgim daha da arttı. Sen güneşsin, aysın, yıldızsın, kalbimin diğer yarısısın. 

Seni çoook seviyorum canım kuzum. Allah'a emanet olun.

Sabriye Uçar 



Instagram'da Duru

Duru'nun fotoğraflarını Instagram'da etiketliyordum uzun süredir. Orada hatırı sayılır bir külliyat meydana oluştu. Buraya da notunu düşeyim. Duru ile ilgili içeriğe Instagram üzerinde #duruucar etiketinden ya da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İngilizce ve Duru

İngilizce oyun grubuna gidiyor Duru. Önce bir kreş/anaokulu'nda gerçekleşen etkinlikler bir süredir hocanın kendi evinde sürdürülüyor. Duru ve kadim dostu Aysu, Elif teacher nezaretinde İngilizce ile tanışıyorlar, kulaklarını dolduruyorlar.

Duru, İngilizce'ye yatkın ve öğrenmeye karşı heves duyuyor. Bu sadece benim tespitim de değil, Elif teacher bize hitaben yazdığı notlarda böyle söylüyor. Benim gibi dile yatkın bir çocuğumun olması gururumu okuyor, mutlu ediyor. Çünkü yeri geldiğinde bir üniversite diplomasından bile değerli olabiliyor yabancı dilde edilen cümleler.

Elif teacher aynı zamanda genç ve hayalleri olan bir insan. Bu tip insanlar bana hep ilham vermiştir. Belki de aradığım -her ne ise- şey bu ilhamın içinde gizlidir...

 

Analı Kızlı

Annen hamileliğinin 33. haftasında. Sen hayatının 5 yılını bitirdin. Annene ve bana çok tatlı bir arkadaş oldun. Biraz da bu yüzden belki Mavi'ye cesaret edişimiz.

Sen böyle cimcime olmasaydın zor olurdu.



Okuyan Yazan Duru

Artık net bir şekilde okuduğunu söyleyebilirim. Yeni bir durum değil tabii. Aylardır okuyorsun. Hatta yazıyorsun. Akıl dolu bir varlık olduğun için seni ufak ufak el yazısına mental olarak hazırlıyorum. Yoksa şu an büyük oranda doğru yazıyorsun kelimeleri.

El yazısı işi yine dünyamıza girdi. Eskiden, biz küçükken güzel yazı dersiydi sadece. Şimdi ise direk el yazısı öğretiliyor. Bakalım sonuçları ne olacak?

Eda geldi, üç-dört gün kaldılar. Sıfır kavga gürültü ile tamamlandı günler. Gittikçe büyüyorsun, olgunlaşıyorsun da. Gurur duyuyorum daha şimdiden seninle.

Seninle oyunlarımızı hatırlayacak mısın? Çok mutlu bir çocukluk geçirdiğini, güzel oyuncakların olduğunu, seni seven insanların ilgisinin bir an bile üzerinden eksilmediğini anımsayabilecek misin?

Beni hatırlayacak mısın Duru? Babuşunu...

Gözlerinin içine saatlerce sıkılmadan bakabilecek bu adamı. Ki bu kadar uzun bakabilecek bir adam bulabilecek misin benden başka?

Bulacaksın güzel prensesim, bulacaksın. Ve inan, çok mutlu olacaksın...

Küfürbaz Duru

Halı saha maçından geldim, bir şeyler atıştırıyorum. Duru yanıma geldi, elindekileri gösteriyor bana. Gözüm parmaklarına takıldı. Koyu pembe oje sürülmüş. "Okulda ojeli parmaklarla gitmek serbest mi" dedim, "hayır" dedi. Ama iki arkadaşının sürülmüş şekilde okula geldiğini söyledi. Sürenlerden birisi diğerini öğretmene şikayet ediyormuş. Saçmalığa bak. Yahu sen de aynı durumdasın bari sus otur yerinde. 

Ama olmaz, işin içine çocukluk girince mantık üst rafların birisinde yıllanmaya bırakılır. Şikayetin, ispiyonculuğun kötü bir şey olduğunu aktardık elbette. Arkasına da ispiyoncuyu çekiştirdik biraz. Nazife bu kızın yaptığı şey ile ilgili "sert" bir yorumunu dudaklarını sessizce kıpırdatarak bana aktardı. Tabii bunun konuşma arasında yaptığı için hafif bir sessizlik oldu. Nazife'nin sessizliğini Duru anladı, bana fısıltıyla "küfür ediyor" dedi.

Küfür ettiğini anlayan kızıma tabii annesinin ki hangi küfrü ettiğini sordum. Önce gülümsedi, bir şeyler söylemeye niyetlendir. Yüzünü yan çevirdi, kafasını bana yaklaştırdı. Fısıldayarak "geri zekalı" dedi. 

Bu kızın naifliği, sadeliği, dünya güzelliği bitmeyecek ve her gün artarak devam edecek. Buna inancım tam...