RSS

İki Ay Sonra

Duru geldi.

Ama ne geldi.

2 ekimden bu güne iki ayı devirdik. Bu iki ay içerisinde neler oldu. Aklıma gelenelere kısa kısa değineyim:

-İlk günlerde annesini emme konusunda sıkıntıları oldu, çünkü emmeyi bilmiyordu. İç güdüsel olarak memeye hamle yapıyordu ama kendini geliştirmesi gerekti ve bir ölçüye kadar bunu başardı. Şu anda hala profesyonel bir emici değil ama gün be gün emme yeteneğini artırıyor. Bir de şu açgözlü saldırışı olmasa daha az hava yutacak, daha çok süt emecek ama bunu kendisine anlatmaya çalıştığımızda bizi dinlemiyor. Sadece süt odaklı yaşıyor kendisi.

-Bebek sarılığı geçirdi. Hastaneye yatırmaya ve ışın vermeye gerek kalmadı. Anne sütünün yanı sıra doktorun talimatıyla mama verdik. Yoğun bir beslenmeye tabi tuttuk. Birkaç gün içinde rengi düzelmeye başladı.

-İlk doğduğunda kırmızıya çalıyordu rengi. Sonradan sarılık nedeniyle sarıydı. Şimdilerde ise normal bir ten rengine kavuştu. Çok ağladığında tekrar kızarıyor. İki göz kapağının üstünde de doğum lekeleri var. Bunlar hafif kırmızımsı lekeler. Birisi normal zamanlarda da farkedilebiliyor, gözleri kapalıyken özellikle. Ama eğer yoğun ağlama durumu söz konusuysa vücudun, suratın kızarması ile birlikte ikisi de daha da görünür oluyorlar. Bence çok güzeller, ama kızımın ağlamamasını tercih ederim tabi.

-Doğuştan gelen minicik yağ bezelerimiz vardı yüzümüzde. Bunlar hala var. Ancak Duru'nun yüzünün büyümesinden midir bilemiyorum, daha az göze batıyorlar. Zamanla yok olacaklarmış.

-Doğduğunda saçları siyah ve gürdü. Ayrıca sırtında da babasından daha çok siyah tüyü vardı. Saçlar seyreldi ve kahverengiye döndü. Böylece ultrasonlardan türettiğimiz saç yapısının bana çekmesi kehaneti yerle bir oldu. Direk Nazife'nin saçı. Yapısı da benziyor; pırasa püskülü olarak nitelendiriyoruz. Yalnız sırttaki siyah tüylerimiz gitmedi, kaldı. Babası olarak bir keyifliyim ki sormayın gitsin. Kimseler beğenmesin Duru'mu, bana kalsın o. Ben onu tüylü tüylü, ayıcık ayıcık severim zaten.

-Duru'nun hayat döngüsü şu şekilde, zaten hemen hemen her bebeğinki böyle: Emme, emme, gaz çıkarma (alt-üst), kaka yapma, emme, gaz çıkarma (alt-üst), uyuma... Uyku olayında sanki bana az uyuyor gibi geliyor ama sanırım sadece bana öyle geliyor.

-Onbeş gün öncesine kadar gülücüklere başladı. Tam da bayram dolayısı ile Adana'ya gitme arefesinde. Daha güldüğünün farkında değil, ama gülme hareketini öğrenme yolunda. Uykusunda gülerdi daha öncesinde. Şimdi uyanıkken, kendisi ile konuşulduğunda da gülüyor. Yalnız, karnı doymuş, gazı çıkmış olmalı, yoksa öncelikler bunlar oluyor.

-Ufak ufak ağlama harici ses çıkarmaya başladı. Dün, çıkardığı seslerin aynısını ben de çıkardığımda bana gülücük yaptı. Kısa bir süre sohbet ettik diyebiliriz. Muhabbetlerimiz ilerleyen günlerde artacakmış.

-Gözlerle takip yeteneği de bu günlerde belirgin bir şekilde arttı. İlk doğduğunda gördüğünden emin olamazken, bir ay sonrasında onbeş-yirmi santimetre kadar bir görme menziline ulaştığını farkettik. Şimdi ise fıldır fıldır bakıyor, özellikle canlı renkli nesneleri yarım metre meseafeye kadar gözleriyle takip ediyor. Henüz elleriyle hamle yapamıyor. Ben ellerinin hala kendisine ait olduğunun farkında olmadığını düşünüyorum. Yine de gelişme var, mesela emerken elleriyle memeyi tutmaya yelteniyor, bir ölçüde başarıyor bunu. Birkaç ay sonra eller tam randımana kavuşur sanırım. Ondan sonra yakaladığını ağzına götürme seansı var ki, işte o zaman güvenlik ile ilgili tedbirleri artırmak gerekecek.

-"Yarı kırk" gezmesini Deniz teyzesine, "kırk" çıkarma gezisini Neslihan teyzesine yaptı. Kırk günün sonunda doktorumuz Onur Karabacak amcasını da ziyaret ettik. Kendisi Duru'yu çok beğendi, doğum sürecindeki gibi, hiç bir probleminin olmadığını söyledi. Çok huzurlu bir bebek olduğunu, annesi ile benim aramızdaki huzurun, mutluluğun bebeğimize de geçtiğini söyledi. Sağolsun, iyi ki onun gibi bir doktora rastlamışız. Bebek sahibi olmak istediğimizi söylememizden, bebeğimizi kucağımıza aldığımız ana kadarki süreçlerde her zaman bilgisi ve tecrübesiyle şahane rehberliği için kendisine sonsuz teşekkürler. Ayrıca muayenehanedeki sağ kolu Gülşen hanımın da hakkını inkar edemeyiz. Güler yüzü ve yardımları için ona da teşekkürü borç biliyoruz Nazife hanımla.

-Şu sıralar yüz üstü yatırdığımızda ellerini koyup kafasını yukarı kaldırabiliyor. Ama çok uzun süre o şekilde kalamıyor, çünkü yoruluyor. Yine de iyi mücadele ediyor. Biraz inatçılığı var, pes etmiyor hemen. Hımbıl değil yani. Belki de bebekken herkes böyledir, sonradan hımbıllaşırız. Öyle birisi olmasın; enerjik, hareketli, mücadeleci, pes etmeyen birisi olsun. Bunları yaparken sevgi dolu olsun, nefretten uzak dursun istiyorum. İstediklerimi gerçekleştirmek için yapabileceklerim neler, bunu bilmiyorum.

Aslında tam da bir bilinmeze doğru gidiyoruz Nazife'yle. Ne olursa olsun, keyifli ve mutluluk dolu bir yolculuk bu...