RSS

Silinmeyen Sahneler

Yaşadıklarımızı, geçmişi düşünürken faydalandığımız kaynaklar birer fotoğraf karesi gibi. Aklımızda canlanan fotoğraf kareleri.

Hayatımın en keyifli gezilerinden birisi örneğin; İstanbul'da işlek bir caddeye bakan bir balkonda serin biramı yudumladığım anın fotoğrafı. Yanımda arkadaşlarım, başımıza buyruğuz, alabildiğine özgürlük ve mutluluktu hissettiklerim.

O balkonun tadı hala damağımda.

Şimdi de geziyorum, şehir şehir. Yine de bazı anların çok daha farklı bir tadı olduğu ortada. Acaba o anın dimağımda bu kadar canlı kalacağını bilsem ne yapardım o an. Belki oturduğum sandalyede daha bir gerinir, daha bir yerleşirdim. Belki de şimdi yaşadığım burukluğu o zaman yaşar, geçmişin hüznünü daha geçmiş gelmeden yaşardım. Geleceğe dair bir hüzün alırdı.

Yanımdakilerin geleceğini o günden görsem, daha da burkulurdu içim.

Her şeye rağmen, o balkondaki hazzı sağlayan şartlar bir daha asla oluşamayacak da olsa, eğer bana "bu mutluluğu yaşamamak mı yoksa yaşayıp da sonradan hayıflanmak mı" derseniz, şüphesiz "o balkondaki birayı da, caddeyi de , yanımdakileri de sonu ne olursa olsun yaşamak isterim" derim...