RSS

Nazife Sağlık Ocağında...

Doktor ile rutin kontrollerimizin haricinde Nazife sağlık ocağına da gidiyor. Ana çocuk sağlığı merkezi işlevi de gören bir sağlık ocağıdır burası. Gebelik tespiti bu merkezde yapıldı. Hemen Nazife hanıma bir kart açtılar, belirli günler için randevu belirlediler.

Nazife bu randevuları da takip ediyor. Sağlık ocağının eve çok yakın olması bir avantaj. İçimizde çok büyük bir heyecan ve merak olduğu için ultrason fırsatlarını iple çekiyoruz.

Bugün de sağlık ocağı günü.

Fasulye bugün ultrason cihazına profilden poz vermek istemiş. "Tam da fasulye gibi yatıyor" dedi Nazife. Kollarını bacaklarını sallıyormuş, net bir şekilde görünüyormuş yaptıkları. Nazife henüz bu hareketleri hissedemiyor. Yeteri kadar büyüyünce, tekmeler attıkça, kafasının yumrusu göbeğinin üstüne çıktıkça belli ki ikisi arasındaki bağ daha da kuvvetlenecek. Aslında bu açıdan Nazife, tam anlamıyla olmasa da, şu an benim gibi olayın dışarısında. İkimizin farkları ise Nazife'nin bir hafta süren baş ağrısı, sabahları mide bulantısı, süregiden bel ağrısı ve bilimum fiziksel sıkıntıları ile şaşkınlık verici psikolojik dönüşümleri...

Bir düşündüm de, haksızlık etmeyeyim. Çok da dışında sayılmaz. Bu işin ciddi bir eziyeti var ve ben bu eziyeti dindirmeye ancak doğumdan sonra yardımcı olabileceğim sanırım. Yine de şu an elimden geleni yapıyorum diyebilirim.

Bu arada dikkat ettim de, fasulyenin ebatı hakkında en son 12 milimetreden bahsetmişim. Halbuki 25 şubattaki muayenede bizimki 23 milimetreyi bulmuştu. Şimdi psikolojik eşik olan 5 santimetreye dayandı: 4,6 cm. Belli ki her şey yolunda giderse 24 marttaki randevumuzda 5 santimi geçmiş olacak.

Boylu poslu bizim fasulye, Maşallah...

Fasulye'ye, Amcasından...

Amcası Kemal'den yeğenine ilk sözler... Sağolasın kardeşim...

Son karedekini tanıdınız mı? Tanıyacaksınız...


Fasulye from mustafa ucar on Vimeo.

Babalık Halleri - 1

"Baba" olma durumu ile karşı karşıyayım.

Henüz çok yeni.

Bu durumun hiç istemediğim bir biçimde sona erme ihtimalinin bulunması canımı çok sıkıyor, korkutuyor beni. Ama şimdi bunları düşünmek istemiyorum. Klasik kötü senaryolardan bahsediyorum, fazlası değil.

İşlerin yolunda gideceği ümidi ile başka şeylerden bahsedeceğim.

"Baba" olma durumunu yaşıyorum. Bu durum sevindiriyor beni. Nazife ile beraberce istediğimiz, karar verdiğimiz bir süreci yaşıyoruz. Nazife için hamilelik her ne kadar yeni bir durum olsa da, doğa ona gerekli olan ilhamı veriyor. O, içinde büyüyen canlıyı doğal bir hisle seviyor. Ona bağlanıyor, onu koruyor. Benim içinse durum biraz karışık. En nihayetinde ben bu ilişkide "dışarıda" olan tarafım. Dışarıda olmak, sevmemek-sevinmemek demek değil elbette ama organik görevini çok önceden yerine getirip kenara çekilmiş olmakla ilgili biraz da.

Aslında daha çok başındayız ve hala şaşkınız. Nazife hamileliğin ilk dönemlerine has fiziksel sıkıntıları yaşıyor. Belki bu sıkıntılar sayesinde süreci daha yoğun yaşıyor. Şaşkınlığı benimkinden daha çabuk geçecektir.

Benim şaşkınlığımın geçmesine daha çok var.

----

Bu arada, bir sonraki doktor randevumuz 24 martta. Not düşmekte fayda var.

Eller... Kollar... Ayaklar...

Evet! 25 şubattaki randevumuzda görmeyi umduğumuz şeyleri gördük. Belirgin bir baş, dirseklerden bükülü kollar, alt tarafta belirginleşmiş bacaklar.

Doktorumuz önceki randevuda bizim "fasulye" için "bebek" kelimesini kullamamıştı. Bilerek böyle yapmıştı. Ama artık ona bebek diyebilirmişiz. Muayene bittikten, odadan çıktıktan sonra dönüp tekrar sordum doktora. Güldü, "kollar, bacaklar... tamam işte, bebek" dedi. Ben de güldüm. Sonra heyecanıma güldüm. Şaşkınlığıma güldüm.

Nazife'ye güldüm.

Tunalı Hilmi caddesine güldüm.


Baktığım her yer güldü bana...