RSS

Kulaklara Küpe...




Anneanne, babaanne ve Selahattin dede üçlüsü bugün Duru'nun kulaklarını deldirdiler. Resmen "kız çocuğu" oldu bizim Duru...

Bahçeler


"Bahçe" kelimesinin bende bir kaç çağrıştırdığı, aklıma getirdiği bir kaç fotoğraf karesi var...

En önce babaannemin, Yeter'in bahçesi. Orada buluşulan, bayramlarda, özel günlerde, kutlama mekanı olan... Babaannemin adıyla müsemma... Şimdi bu isme bir hüzün eşlik ediyor. Aramızdan ayrılalı bir seneyi geçmiş. Yine bahçede toplanılıyor, ama ağızlarda buruk bir tad var. Doyasıya kahkaha atmak imkanı yok sanki, ne kadar da külense de acılar, hatıralar her daim akıllarda.

Bahçe kelimesinin diğer bir çağrıştırdığı da bir yerleşim merkezi olarak "Bahçe" ilçesi. Adana'ya yaklaşıldığını işaret eden bir mola yeri. Çocukluktaki yolculukların moral ve mutluluk kaynağı... O kadar sıkılıdım ki, delirecek gibi olurdum. Patlardım, patlardım... Şimdi dahi sıkıntısını hissedebiliyorum, geçmeyen saatlerin. Gurbette yaşamanın sonucudur bu. Yıllarca Konya'dan, Adıyaman'dan, Kütahya'dan Adana'ya gelişler ve dönüşler... Adıyman güzergahımızın önemli bir kilometre taşıydı Bahçe.

Yine küçüklükten, duyduğum anda beynime sanki kızgın demirlerle dağlanarak kazınan bir bahçe daha var. Ailemizin genç kayıplarından birisi, Temel amcamın içinde yer aldığı bir hatıralar silsilesinde bahçe kelimesinin yarasını hala yüreğimde taşırım mesela. Kısa bir süre tutuklu kaldığı cezaevinde onu ziyaret edişimiz... Gördüğüm en güzel gülümseyen delikanlılardan birisi... Ne konuşuldu, neler söyledi, sesi nasıldı? Hatırladığım; çok gençti... Yine hatırladığım, görüşmek için "bahçeye" çıktığımız... Üstü açık yüksekçe duvarlar, beton bir zemin, bahçe olarak adlandırılan dar bir mekan... Amcam bahçe tabirini ilk duyuğunda ağaçlıklı, yeşillikli bir bahçe zannetmiş, "meğer buymuş" dedi. Gerçekle karşılaşınca nasıl da hayal kırıklığına uğramıştır. Çıktıktan kısa bir süre sonra hastalandı, yine kısa bir süre sonra kaybetik... Bu kadar çok üzülmesinin payı var mıydı hastalığında? Bahçenin böyle bir çağrışımı daha var bende, asla unutamayacağım, her aklıma geldiğinde amcamın yıkımını ben de yaşarım...

Bir diğer bahçe; babamın evin balkonu için taktığı isim. Kahvaltısını yapar, sigarasını içmek için evinin balkonuna çıkar. Elinde mutlaka çayı vardır. Aceleden -bir an önce sigara içmek için- unutursa anneme seslenir. Çayı da geldiğinde, tamamdır: "Yaşıyorum" der içinden, "hayat bu!". Adana'daysak eğer, babam Duru'yu da çağırır yanına: "Hadi kızım, bahçeye çıkalım". Duru da katılır ona, paytak paytak yürüyerek, balkonun eşiğine gelince daha dikkatli ve özenli bir şekilde balkona girerek... Belki de Duru da bir gün "bahçe" kelimesinin kendisine çağrıştırdığı şeyleri düşünecek, belki bir yazı bile yazacak onlar için. Bir kelimenin birkaç salise içinde aklına getirdiklerinin peşine düşecek. Sonra yolları ve yılları tarayacak, yine ışık hızında. Belki benim bu yazıyı yazarken anneme sormam gibi bazı şeyleri, o da annesine soracak. Belki annesinin canı sıkılacak Duru'nun ona hatırlattıklarımdan, böyle zamansız, aniden. Belki annesi anlamayacak onun o an ne yaptığını. Bilemeyecektir ki, belki yirmi belki otuz sene önce babasının yaptığı gibi Duru da bahçe çağrışımlarının peşinde zamanda gezinmektedir. Bilip bilmeden, tarihe bir not düşmektedir. Her şey yaşanıp gitmektedir, ancak akıp giden çılgın bir nehire daldırdığımız avcumuzdaki su kadar kurtarabildiklerimiz. Bu yüzden değerlidir peşlerine düştüğümüz şeyler.

Son bahçe çağrışımı yazının en tepesinde. Bu ev Allah'ın izniyle Duru'nun büyüyeceği ev olacak. Bahçeli bir evde büyümenin hazzını yaşayacak. Terasından gördüğü manzara gibi ufku da geniş olacak.

Bahçelerde oynayarak sevgiyle büyüyen çocuklar büyüdüklerinde kötü insan olmazmış gibime geliyor. Çok mu iyimserim? Zaman gösterecek bunu...