On üç yıl bitti. Dün tibariyle
Nazife ile birlikte geçirdiğimiz yıllara bir yenisini ekledik. Bu
zaman içerisinde güzel günler kötü günlerden kat kat fazlaysa
biz birbirimiz için uygunmuşuz diyebiliriz. Kötü günler olmadı
mı, oldu elbette. Sıkıntılar çekildi, gözler doldu, taştı.
Bunlar hayatta varmış, bunlarsız olmazmış. Hayatın içinde,
insanın kaldırabileceği sıkıntılar bizim de başımıza geldi
tabii. Çok büyük trajediler yaşamadık neyse ki; savaş, açlık,
doğal afetler... Küçük dünyamızın ahengini sarsıp, bizi
yürümekte olduğumuz yola daha sıkı adımlarla yürümeye
sevkeden dertlerle boğuştuk sadece.
Şansımız yaver gitti, kendimiz için
sorunsuz görünen istikamette ilerledik. Bu gidişatta hatalardan
uzak durduk, kendimizi yanlışlara sürüklemedik. Birbirimizi
sevdik. Net bir şekilde söyleyebilirim ki, birbirimizi sevdik. Bir
insanı sevmek çok kolay görünür; söylemesi, harcaması çok
kolay bu sözcükleri. Ama gerçekten sevmenin zorluğunu ancak
sevenler anlar. Ara sıra dalgalanmalar yaşasa da insan, yalnız
severken de değil, yaptığı hangi işte olursa olsun, eğer eski
haline dönmede sorun yaşamazsa bu işi başarmış demektir. O
bahsettiğim zorluk da bu eski hale dönmedeki becerisiyle ilgilidir.
Ben bu işi çok iyi başardım mı? Sevgimden emin miydim her zaman?
Seviyordum Nazife'yi, yıllardır seviyordum, yıllarca da seveceğimi
düşünüyordum. Peki neredeydi sorun, sorun olduğunu düşündüğüm
zamanlarda? İçime fazlaca dönemdi belki. İçime seslenmem, aksi
sedayı sohbet sanmamdı. Yine de içi olmadan dışı olmaz insanın,
bütünü olmaz.
Şimdi bu yıl dönümünde aklıma ilk
başta sıkıntı çektiğimiz günlerin gelmesi de boşuna değil.
İlişkimizi tartarken ortada emek verdiğimiz cisimleştirdiğimiz
bir yapıt duruyormuş gibi hissediyorum. Emeklerimizin boşa
gitmediğini görmek güzel. Geleceğe dair umut veriyor. Bu kadar
iyi götürdüysek yine götürebiliriz sanki. Gerçek sevgi ve
teknikle yapılan eski şeylerin yıkılması daha zordur. Depremde
eski binaların sağlam kalması boşuna değil. Her eski bina, sanat
eseri değil elbette. Hem eskimek, eskirken de güzelleşmek, ilham
vermek gerekli.
On dördüncü yılımıza bu hislerle
girdim. Ayları saymak ayrı bir keyif veriyor. Dünya etrafımızda
değişirken, bizim aynı kalmamız imkansızken, eskiye ait bir şeyi
hala keyif ve mutluluk ile yaşatmanın hazzını yaşamak,
muhteşem...