RSS

Bir Senenin Sonu, Bir Hayatın Başlangıcı...

Minik kızım Duru'nun birinci doğumgününü kutladık geçen hafta. Duru ile birlikte ekim ayının anlamı arttı. Çünkü Osman dedesinin de doğum günü 11 ekim.

Bu bir sene içerisinde neler olduğunu bu blogdan zaman zaman aktardık, ondan önceki dokuz-on aylık süreyi de. Sevinçlerimizi, tedirginliklerimizi, sıkıntılarımızı aktardık Nazife ile. Şimdi verilen emekleri göz önüne alınca Duru hanımı birinci yaşına ulaştırmanın mutluluğu var üstümüzde. Umarız daha nice yaşlara ulaşacak kızımız...

Doğumgünü öncesi ve sonrasında bir çok kereler içimden bloga bir şeyler yazmak geldi. Bundan daha önemli bir gün olamaz belki de, zira bu ilk doğumgünü... "Başardık" veya "başarıyoruz" denebilecek bir dönüm noktası belki de.

Ama olmadı, elim gitmedi. Ne yazsam bilemedim. İşlerin yoğunluğu mu, üşengeçlik mi... Hem mutluluk hem de hüzünden mi?

İyi de oldum olası "günlük yazarı" olamadım ki ben. Nazife'nin de olmadığını biliyorum. Bu durumda katı bir "günlük" disiplini sürdüremeyeceğimizden, belli ki önemli gün ve haftalarla ilgili yazılar hep geriden gelecek. Gelsin, acelemiz ne ki? Hem Neslihan teyzesi sağolsun açılışı yaptı. Çok güzel yazı kaleme aldı, hislerini aktardı. Ellerine sağlık "miniktoka"nın...

Evet, içimi döküp, zeytinyağı gibi suyun üzerine çıktığıma göre bazı satır başları aktarayım.

- Duru için iki doğumgünü tertip edildi. İkisi de çok güzeldi.

- Babaannesi Sabriye ve büyük halası Ayşegül Adana'dan geldiler. Bu ikisi başlı başına bir film resmen. Çok güldük, çok eğlendik, çok özlemişiz... Çok teşekkürler, ayaklarına sağlık canlarımın. Osman dedeyi de çok aradı gözlerimiz bu arada...

- Doğumgünlerinin ikisinde de Duru'nun yalnızca iki arkadaşı vardı. Diğerleri hap benim, Nazife'nin, Seda'nın arkadaşları ile akrabalarımızdı. Duru'nun arkadaşları ise Deniz ablanın kızları Irmak ve Yağmur'du. Yalnız bu üçlü beraber oyun oynamak için bir-iki doğumgünü daha beklemek zorunda.

- Gelenler bir sürü hediye getirdiler. Hepsi de çok zevkli ve güzel hediyelerdi. Kıyafetler, oyuncaklar... Aralarında en enteresanı halamın aldığı emaye tencere setiydi. Oyuncak olarak satılıyor ama koy sütü ısınsın, koy yumurtayı haşlasın. Isınan sapları tutmak için tutacak bile var. Şahane bir set, üstelik dış kısımları lacivert. Çok yaşa hala sen, kırk yıl düşünsem bir yaşını dolduran küçük yeğenime mini bir emaye tencere seti almak aklıma gelmezdi. Ufkumu açtın resmen...

- Duru da artık klasik sarmalın içine düştü: "Bir yaşına girdi", "bir yaşını doldurdu", "ikiden gün aldı", "doğduğunda bir yaşında mıydın sen?" "ben onu bunu bilmem, 2010 - 1981 : 29 yaşındayım", "tamam işte 30'dan gün aldın", "ya ne karıştırıyorsun aldığımı, almadığımı, 30'unu, 70'ini, gelmişini geçmişini..."

- Pastalar ve yemekler müthişti.

- Doğumgününe katılanlara günün hatırası olarak üzerinde "Duru 1 yaşında" yazan ve Duru'nun iki resmi bulunan mıknatıslı bir "şey" verdik. Buzdolabı süsü olarak da adlandırabiliriz ancak buzdolabıyla beraber her türlü metal yüzeye yapışıyor. Çok geniş bir kullanım alanı olan bir hatıra oldu yani. İlk fikir olsun, dizaynı, teslimatı olsun, her safhasını Nazife hanımın ortaya çıkardığı şahane bir hatıra oldu. Ellerine sağlık bir tanem...

Aklıma şu an gelenler bunlar. Daha da hatırlarsam eklerim.

Son olarak;

Sevgili Duru,

Seni çok seven insanların arasındaydın o gün, umarım hayatının her anında sevdiklerin seninle birlikte olur. Allah sana mutlu, sağlıklı bir ömür versin sevgili kızım.

Bir seneyi geride bıraktın. Şimdi önünde bir hayat başlıyor. Yer yer kızgınlıklar, kırgınlıklar, üzüntülerle dolu, ama vereceği mutluluklarla her daim yaşanılası umut dolu bir hayat.

Seni seviyoruz güzel Duru, olabildiğimiz kadar yanı başında olmak, hayatına mutluluk katmak istiyoruz. Umarız sen de bizi hep yanı başında istersin...

0 yorum: