Nasıldır bilemiyorum. Hafta sonları uzun uzun uyuyorum, zorunluluktan, yorgunluktan. Öğleye doğru kalkıp karnımı doyurma telaşına giriyorum. Bu günlerde omlet üzerine kendimi geliştirmekle meşgulüm. Etrafımdakiler bu işten mutlular sanırım. Taze sıkılmış portakal suyu ne güzel bir dostudur uzun kahvaltıların.
Duru'lu günleri bilemiyorum. Hafta sonlarını farklı bir şeyler yapma telaşı ile dolduruyorum, el yordamıyla, kıra döke, hoyratça... Nazife ile, Duru ile beraberim elbette ama hafta sonu işte. Bir şeyler yapmalı, haftanın yorgunluğunu atmalı veya haftaya yorgunluk eklemeli, pazar gecesi yatağa girene kadar.
Duru'lu günleri en iyi anneannesi ve dedesi biliyor, ben bilemiyorum. Artık Nazife de çok iyi bilemeyecek. Çalışan anneler, babalar; bir de onlarsız büyüyen çocuklar...
Her akşam değişmiş geliyor gözüme. Bir de çok güzel kokuyor. Özellikle gıdısından kokluyorum onu. Bir kaç ay sonra karşılıklı sohbet etmeye de başlayacağız. Şimdilik hala etrafına şaşkın şaşkın bakıyor, eline her geçirdiğini de ağzına sokuyor. Üst damakta bir karıncalanma var ne zamandır. Kaşlarını çatıyor bazen, özellikle bir şeyi elleriyle sıkıca kavradığında.
İleride acı kuvvetiyle un ufak edecek, eline geçireceğini.
Biliyorum bunu.
0 yorum:
Yorum Gönder