Korktuğumuzda annemizin arkasına saklanırdık.
Arkasından, şöyle bacağının yanından kafamızı çıkarırdık yana. Korktuğumuz şey geçip gitmiş mi diye. Annemiz korurdu bizi ya, saklanıverirdik o dev cüssenin arkasına.
Halbuki o dev cüsseler aslında ne kadar da miniciklermiş. Zamanla ufaldı annelerimiz, koltukaltı ettik onları. Sarıldık, havaya kaldırdık, oynadık da oynadık onlarla, gıdıkladık, güldürdük o dev cüsseleri.
Annelerimiz ne kadar da miniciklermiş, ne kadar da kırılganlarmış aslında. Ne kadar da duygusallarmış. Göz yaşlarımızın bolluğu onlardan aldığımız genlerden mi yoksa?
-o-
Duru, annesinin arkasına değil ama içine, en içine saklanıyor bazen. Tam yerini ifade etmek gerekirse; sağ göğüskafesinin altına, ama sadece altı değil, aynı zamanda içine doğru da. En köşeye atıyor kendini, orada kendine güvenli bir yer bulmuş gibi.
Belki seslerden korkuyor, belki bazı başka şeylerden, ama son zamanlarda en sık uğradığı yer işte orası: Sağ göğüs kafesinin altı.
Annesi ona kocaman geliyor olmalı şimdi; içinde yüzdüğü deniz de sonsuz. Ta ki yüzemeyene kadar gezinip duracak. Sonra gün ışığı görmek isteyecek pörtlek gözleri.
-o-
Annesinin aslında minicik bir kadın olduğunu ne zaman anlayacak bakalım?
0 yorum:
Yorum Gönder