RSS

Boğsak'tan İnciler

Aktarmazsam olmaz.

"Biz insanlığımızı yaptık, sıra balıklarda" - Osman Uçar : Denize saldığımız balık sepetine koyduğumuz ekmekler ve sepeti salarken harcadığımız efora istinaden. Boş çektiğimiz sepetlerden sonra balıkların insanlıktan anlamadığına hükmettik.

"Asil olun biraz, bakın ben ne kadar asilim" - Sabriye Uçar : Dağıtılması için topladığı okey taşlarını ıstakası vasıtasıyla ileri süren sevgili annem, taşları dağıtan kişiye yardım amaçlı bu hareketinin bir asalet örneği olduğunu iddia ediyor. Akabinde benim "arkadaş, sanki İngiliz kraliyet ailesi boş zamanlarında okey oynuyor da bu işin de bir asalet düzeyi varmış yav!" deyişim asalet tartışmasını ters yüz etse de anemin bu lafından sonra herkes taşlarını ileri sürmeye başladı. Asil aileymişiz vesselam.

"Vikingler!" : Boğsak koyuna gelen tur tekneleri. Bunlardan bir tanesi koya girerken koyda restaurantı olan Apo'ya selam çakmayı hiç ihmal etmiyor: Günde bir defa mehter marşımız garanti.

"Hızlı Osman bu!" - Şükran abla : Boğsak köyünün yerlisi Şükran ablanın bizim balık sepetine giren talihsiz balıklardan birisinin cinsi hakındaki yorumu. Babamın adının da Osman olması talihsizliği bizi çok güldürdü elbette. Şükran abla da utançtan kıpkırmızı oldu. İyi gene sadece "hızlı" dedi. Ya balığın daha küfürlü bir adı olsaydı. Keşke olsaydı, daha çok gülerdik. İşin başka bir komik tarafı da beş on dakika sonra Şükran abla balığı yanlış balığa benzettiğini, balığın Hızlı Osman değil de "doktor" balığı olduğunu söyledi. Ortalığı boş yere velveleye vermişiz meğer. Ben yine de balığın doktor balığı olduğunun anlaşıldığı anda komuşumuz Berksoy beyin orada olmasını isterdim, zira kendisi iyi bir onkologdur. Şükran abla da devirdiği çamların arasına bir tomruk daha eklemiş olurdu, olmadı, olamadı.

0 yorum: